Yazının devamı...

 



Jess’in diğer dersi

“Ya diğeri?”

“Dördüncü sınıfta verilen bir dersti. Bu sefer farklı bir öğretmen vardı. Bay Mount beyaz saçlı, biraz katı ama gözünde hep hınzır bir gülümseme olan bir adamdı. Sınıfa girdiğimizde kocaman bir boş cam vazonun yanında duruyordu. Vazonun içine dikkatle büyük taşlar yerleştirmeye başladı. Vazo artık daha fazla taş alamayacak hale geldiğinde bize sordu: 'Çocuklar vazo dolu mu?' Hepimiz 'evet' diye bağırdık. Sonra bir torba çakıltaşı çıkardı, vazoya dökmeye başladı. Küçük çakıltaşları büyük taşların arasından kayıp bir kez daha vazoyu doldurmaya başladı.İşini bitirdiğinde bize döndü ve tekrar vazonun dolu olup olmadığını sordu. 'Şimdi dolu! diye haykırdık. Ama bir torba kum çıkardı ve vazoya dökmeye başladı. Kum, vazonun dibinden yükselerek ağzına kadar geldi. Ve yine dolu olup olmadığını sordu. Bu kez sessizlik oldu...ve sonra küçük Matthew sordu.'Biraz su ekleyebilir miyiz?' Bay Mount'un yüzü sevinçle parladı ve vazoya bir şişe su döktü.' Sonra sordu: 'Vazoya önce su sonra kum koysaydım büyük taşları ve çakıltaşlarını ekleyebilir miydim?' Hep bir ağızdan, 'hayır öğretmenim' dedik. Sonra bize gözlüklerinin üzerinden bakarak şu büyük sırrı verdi. Ses tonu o kadar ciddiydi ki hepimiz bir kelimesini bile kaçırmamak için öne eğilmiştik: 'Unutmayın, hayat bu vazo gibidir; önce büyük taşları koymanız gerekir. Sonra çakıltaşlarını ve sonra da kumu. Büyük taşlar sizin için her neyse; aile, öğrenmek,enstrüman çalmak, doğada vakit geçirmek, sağlığınız... önce onları koyun. Sonra daha az önemli olanları ekleyin. Bundan sonra hayatın geri kalan boşlukları gündelik kum ve sularla dolduracağından emin olabilirsiniz. Önceliklerinizi belirlemezseniz onlar için asla yer bulamazsınız."

“Hımm” diye mırıldandı Joe, “Benim öğretmenlerimde böyle şeyler öğretirler mi?”

“Bunu bilmenin tek bir yolu var; okula git, dinle ve neyin ilgini çektiğini gör. Ne zaman veya ne öğreneceğimizi asla bilemeyiz. Bu yüzden kalbimizi ve kulaklarımızı açık tutmalıyız. Yeter ki biz öğrenmeye açık olalım, büyük dersler genelde onları hiç beklemediğimiz anda gelir.”

Bir yandan önceliklerimizi belirlemeye, diğer yandan akışta kalmaya çalışıyoruz. Bazen sizlerde ortada sadece savrulduğunuzu hissediyor musunuz? Kitap çok güzel özetlemiş. Bazen 'akışa bırakmayı', başkarının bizim gündemimizi ve önceliklerimizi belirlemesiyle karıştırabiliriz. Eğer, kalp akışına yani kısıtlanmazsa kalbin doğal akacağı yön, sosyal akışa yani çevrenin yapmamızı istedikleri ya da önemsememiz gerekenler, evrensel akışa yani ruhun doğayla insanlıkla ve ilahi güçle bağ kurma çağrısına kulak verebilirsek kendi biricik yolumuzu kendimiz oluşturabiliriz.

Unutmayın, yol ille de zor olmak zorunda değildir. Ve yine unutmayın ki, takviminizi siz doldurmazsanız, başkaları sizin takviminizi dolduracaktır. 😊


Sevgiler
G.H

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hakkımda / About me

☀️Her Şey Seninle Başlar☀️

🌟 "Yemek Olana Kadar" sayfası Hoş Geldiniz! 📚💡